ŞEYH ALİ SEMERKANDİ HAZRETLERİ

Niyet Hayır Akıbet Hayır

Dünya'da geçerli olan 2 çeşit takvim vardır, birisi Miladi bu Hz. İsa'nın doğumu diğeri ise Hicri Müslümanların Mekke'den Medine'ye göçmesidir. Miladi takvimine göre yılbaşı 1 Ocak'tır. Hicri takvim'e göre ise Yılbaşı 1 Muharrem'de başlar...

















Dünya'da geçerli olan 2 çeşit takvim vardır, birisi Miladi bu Hz. İsa'nın doğumu diğeri ise Hicri Müslümanların Mekke'den Medine'ye göçmesidir. 

Miladi takvimine göre yılbaşı 1 Ocak'tır. 
Hicri takvim'e göre ise Yılbaşı 1 Muharrem'de başlar.

Kameri olarak 1 Muharrem 1440'a girdiğimiz zaman Hicri Yılbaşı Miladi takvim'e göre 11 Eylül 2018 SALI  günü kutlanacaktır. 

Muharremin Başlangıcı Salı günü olacak ve Muharremin 10. günü Aşure Günü  (20 Eylül 2018  PERŞEMBE )  olarak kutlanacak. Peki Hicri Yılbaşı nedir yani Hicri Yılbaşı ne demek?

Peygamberimizin Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye hicretinin başlangıç kabûl edildiği târihe, seneye “Hicrî Yıl” denir. Burada, ayın hareketi esâs tutulduğu için buna, “Hicrî-Kamerî Sene” veya “Sene-i Kameriyye” de denir.
 
Hicrî sene de mîlâdî ve rûmî târihler gibi 12 ay esâsına dayanır ve Muharrem ayı ile başlar, Zilhicce ile sona erer. 

Hicri Ayların adları şunlardır: 
Muharrem, 
Safer, 
Rebîul-evvel, 
Rebîül-âhir, 
Cemâzil-evvel, 
Cemâzil-âhir, 
Receb, 
Şâbân, 
Ramazân, 
Şevvâl, 
Zil-kâde, 
Zil-hicce.
 
Hicrî senenin kabûlünden beri asırlardır İslâm âleminde 1 Muharrem sene başı olarak kabûl edilmiştir. Hristiyanlığın aslında bulunmayan, fakat sonradan kabûl edilen yılbaşı günü, onlara ait özel bir gündür...

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm 53 yaşındayken Medîne"ye hicret etti. Bir hafta yolculuk yapıp mîlâdî Eylül ayının 20. ve Rebîülevvel"in 8. Pazartesi günü, Medîne yakınındaki Kubâ köyüne vardılar. Eylülün 23. gününü de burada geçirip, Cumâ günü Medîne"ye girdiler. Bu seneki Muharrem ayının birinci günü, yâni hicretten 66 gün evvel, Müslümânların hicrî-kamerî sene başlangıcı oldu. Bu da, târihçilere göre mîlâdın 622. yılındaydı. Temmuz ayının 16. Cumâ gününe rastladığı, Ahmed Ziyâ Beyin “Kozmoğrafya” kitabında yazılıdır. Kubâ köyüne ayak bastığı 20 Eylül günü Müslümânların yılbaşısı, yâni hicrî sene başlangıcıdır. 20 Eylül gününü başlangıç kabûl eden güneş yılına da “Hicrî-Şemsî Yıl” denir.
 

Zilhiccenin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutan, o yılın tamamını oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. Bir hadis-i şerifte, (Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur) buyuruldu.

* Hicrî (İslâmî) ayların birincisi, Muharrem ayıdır.
* Yeni yıla oruçla başlamak için, birinci günü oruç tutmak tavsiye edilmiştir.
* Ramazan'dan sonra en fazîletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.

Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem"in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
 

Muharremin Birinci Günü Oruç Tutmak

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-'nın rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte:
"Zilhicce'nin sonuncu günü ile Muharremin birinci günü (yılbaşı günü) oruç tutan, geçmiş yılı oruçla bitirip, yeni yıla oruçla başlamış olur. Allâh Teâlâ o orucu onun elli yıllık günâhına keffâ-ret eder." buyuruluyor. (Gunye 2/54)

Ramazan'dan Sonra En Faziletli Oruç
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyorlar:
"Ramazan'dan sonra en faziletli oruç, Allâh'ın ay'ı olan, Muharrem'de tutulan oruçtur. Farz namazdan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır." (Tâc Tercemesi 2 /146)

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-'den şöyle dediği nakledilmiştir:!
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e farz namazdan sonra hangi namazın ve Ramazan ayı orucundan sonra hangi orucun efdal olduğu soruldu da:
"Farz namazdan sonra en faziletli namaz, gece yarısı kılınan namazdır. Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allâh'ın ay'ı olan Muharrem orucudur." buyurdular. (Sahîh-i Müslim! Tercemesi ve Şerhi 6 / 235)

Hazret-i Ali (r.a.) demiştir ki:
"Adamın biri gelip, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve selem- Efendimize sordu:
Ramazan'dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersin?
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"-Ramazan'dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem ayında tut Çünkü o, Allâh'ın ayı'dır. O ayda bir gün vardır ki, o günde Allâh geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etmiştir.Yine o nünde gelecek diğer kavimlerin de günahlarını afv eder." buyurdu. (Tâc Tercemesi 2/146)
 
HİCRİ YILBAŞINDA yani 1 MUHARREMDE   (11 Eylül 2018 Salı Günü) 3 kere  OKUNMASI tavsiye edilen DUA
 
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki:
 
“Bir kimse, Muharrem ayının ilk günü (yani hicri yılbaşında), aşağıdaki duayı 3 defa okursa, Allahü teâlâ o kimseyi, gelecek Muharrem ayına kadar bütün belâlardan emîn kılar.”
 
Şeyh Şihâbüddin-i Sühreverdî"den menkûldür ki: “Her kim bu duâyı aşûre günü üç kerre okursa ölümden de emîn kılınır. Zîrâ o sene ölümü mukadder olan kimseye, bu duâyı bu veçhile okumak nasip olmaz. (Hâmiş)

ARAPÇASI



TÜRKÇESİ
“Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdü lillahi Rabbil-âlemîn. Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme Entel-Ebediyyül-Kadîm. El-Hayyül-Kerîm. El-Hannânül-Mennân. Ve hâzihî senetün cedîdetün, es"elüke fîhel"ısmete mineş-şeytânir-racîm, vel-avne alâ hâzihin-nefsil-emmâreti bis-sûi vel-iştigâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, bi-rahmetike yâ erhamer-râhimîn. Ve sallallahü ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve Ehli beytihî ecmaîn.”
 
MEALİ
Rahman ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla.. Hamd, âlemlerin rabbi olan Allâh'a mahsustur. Salât ü selâm da Peygamber Efendimize, ehl-i beytine ve bütün ashabına olsun. Ey Rabbim, sen ebedî, ezelî, hayy, kerîm, hannân, mennânsın. Bu gelen, yeni bir yıldır. Ya Rabbi, kovulmuş şeytanın şerrinden bu yıl muhafaza olmayı istiyorum. Ve içimde, bana kötülüğü emreden nefsimle mücadelemde senden yardım diliyorum. Beni sana yaklaştıracak meşguliyetleri bana nasîb et, ey celâl ve ikram sahibi Rabbim. Rahmetinle, ey Merhametlilerin en merhametlisi... Efendimiz Muhammed-sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e, onun âline, ashabına ve bütün ehl-i beytine salât olsun..
 
İşte bu yeni yıldır ki, ben, bu yıl boyunca, huzûrundan kovulmuş şeytândan korumanı ve dâimâ kötülüğü emreden nefsime gâlip olmam için yardımını ve beni Sana yaklaştıran işlerle meşgûl olmamı Senden dilerim ey celâl ve ikrâm sâhibi Allahım. Ey merhametlilerin en merhametlisi, rahmetinle muâmele eyle. [Sonunda tekrâr salevât-ı şerîfe var].”
 
“Nüzhetü"l-mecâlis” kitâbında [I, 156] bildirildiğine göre bir kimse böyle derse, şeytân: “Biz bu kişiden ümîdi kestik” der ve Allahü teâlâ ona, kendisini sene boyunca koruyacak iki melek görevlendirir.

ZİLHİCCE AYININ SON GÜNÜNDE AKŞAM NAMAZI VAKTİNE KADAR) ÜÇ  KERE OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN DUA 



Hicri yılbaşının İslam alemindeki önemi


Zaman, sürekli akış halindeki “an”ların kesintisiz bir şekilde peş peşe dizilişi... Kıymetini bilemediğimiz, gerekli şekilde değerlendiremediğimiz ilahî nimet… Meydana gelen hadiselerin esas alınması ile gerçekleşir zaman algısı... Öncesi, sonrası ve geleceği ile... Tasavvurumuzda muhteremdir zaman… Şüphesiz, tüm zamanları kutsamayı öğrenecektir öğrenmeye açık olan...

Akıp giden zamanın önemli durakları olan ve milletimizin ayrı bir değer verdiği ‘eşhûr-u selase'nin (üç aylar) bu lütuftan aldığı paye de Receb, Şaban, Ramazan...

Muharrem'deki Alak, Şevval'de bir bebek olarak karışır aramıza… Doğuma doğru son on günler birer kadir geceleridir, şafakla beraber ihram'ından çıkar bebek...

Ve… Muharrem, tarih kitabının Fatihası; Muharrem bir ‘tekrarlanan onikili'...

Muharrem: Hürmete Layık

Muharrem, Kurban Bayramı ve hac ibadetinin kendisinde gerçekleştiği Zilhicce'den sonra gelen, Sevgili Peygamberimizin “Şehrullah: Yani, Allah'ın Ayı” diye nitelendirdiği kutlu ay...

Yine geldi savaşın yasaklandığı, barışın yeşerdiği barış ayı...

Bu ay; ‘eşhur-u hurum' “Haram aylardan biri.”

Rabbimiz buyuruyor:

“Şüphesiz, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyiniz.” (Tevbe, 36)

Veda haccı esnasında Efendimiz Mina'da irad ettiği hutbede şöyle sesleniyordu:

“İşte zaman, hakikaten Allah Tealanın gökleri ve yeri yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haramdır ki; üçü birbirinin ardınca gelen Zilkade, Zilhicce, Muharrem, biri de Cemaziyelahir ile Şaban arasındaki Recep'dir” (Buharî, “Tefsiru Sure”, 9, “Edahî”, 5; Müslim, “Kasame”, 29)

Gönlümüz sevinç dolu, yüreklerdeki pusula barışı gösteriyor…

Bize böyle belletti ilahi öğreti... Barış olmalıydı... Savaşa son verilmeliydi... Kan dökülmemeliydi… İnsanlar kucaklaşmalı, her halde kardeş olduklarını hatırlamalıydılar. Aynen Müminlerin emîri Hz. Ali (r.a)'nin buyurduğu gibi... “Ya dinde kardeş... Ya yaratılışta...”

Ve nitekim öyle de olmuştu... O şanlı rehber Rasûlullah (s.a.s.)'ın bütün söz ve filleri de buna canlı tanıktı... İslam'ın gelişi ile barış genel bir prensip, savaş ise saldırıya maruz kalma ve tebliğe engel olunması hallerine has, zorunlu bir durum haline geldi…

Öyle bir aydı ki mah-ı Muharrem; o aya Mekkeli müşrikler dahi bir yere kadar hürmet ediyor, o zaman diliminde biraz olsun savaşa ara veriyorlardı...

Muharrem, haram kılınmış, hürmete layık… Hürmetle başlayan bir pilot-zaman…

Muharrem: Yepyeni Bir Yıl

Muharrem, kamerî ayların ilki… Yepyeni bir yıl... Hicrî yıldönümü... Tevhit inancının kalplerde kökleştiği, kalplerden ve gönüllerden, bir toplumun bütün hayatına nüfûz etmeye adım attığı mübarek bir ay...

Veda tepesinin ufkunda son peygamber ve arkadaşı göründüğünde takvimler hicrî tarihin ilk Muharrem'ini gösteriyordu… Tarih Muharremdi… Hürmetin zamana kazınmış adıydı... Allah Rasulünün 1 Muharrem'de başlattığı ıslah tüm Yesribliler'i Ensar'a dönüştürüyor, dostluk ve kardeşliğin, millî birlik ve bütünlüğün en güzel timsalini oluşturuyordu…

Yesrib, Medine oluyor, şehirler doğuran, diyarlara kol atan, kıtaları bağrına basan bir inanca yurt oluyordu.

Hicret bir miladdı... Bu kutlu yolculuk, hicretten 17 yıl sonra Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Hz. Ali'nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul ediliyor, Muharrem de bu takvimin ilk ayı oluyordu…

Hicret; Allah'a ve O'nun Peygamberine candan bağlılığın ifadesi... Kardeşliğe açılan yolculuğun öyküsü… “İyiliği emredip, kötülüğü nehyetme” eylemini gerçekleştirebilme… Gönüllerde başlayıp gönüllerde biten bir duygu iklimi…

Kötülüklerden, fenalıklardan ne zaman uzaklaşıp Rabbimize hicret etmeyi başarırsak işte o zaman hicret takvimimiz işlemeye başlayacak…

10 Muharrem: Aşure Günü  (20 Eylül 2018 perşembe )

Aşure… Muharrem ayının onuncu günü...

Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah'ın değer verdiği ay olan Muharrem ayında tutulan aşure orucudur…” (Müslim, “Sıyam”, 202)

“Aşure günü orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah'tan umarım.” (Tirmizî, “Savm”, 48)

Hazreti Aişe (r.ah) İslam öncesinde, Mekke halkının oruç tutmakta olduğu aşure gününde peygamberimizin de oruç tuttuğunu bildirmekte... Allah Rasulü Medine'ye hicret ettikten sonra da bu orucu tutmuş ve müminlere de onuncu günü ile birlikte, bir gün öncesi veya sonrası ile oruçlu olmalarını tavsiye etmiş... (Ahmed b. Hanbel, VI, 244)

Aşure günü tarihte bazı olayların meydana geldiği rivayet edilir:

Nuh (a.s.)'un gemisinin tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturması ve inkarcıların da bütünüyle yok olup gitmesi, Hz. Adem (a.s.)'in tevbesi, Hz. İbrahim (a.s.)'in ateşten kurtulması ve Hz. Yakub (a.s.)'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması, Hz. Musa ve İsrail oğullarının Firavun'un zulmünden kurtulması vs. 

Ortak Tat: Aşure

Muharrem ayına mahsus güzelliklerden birisi de, uzun yıllardır yaşattığımız aşure tatlısı geleneğidir. Milletimiz komşularına, dost ve akrabalarına yılda iki defa güzellik dağıtır: Birisi kurbanda et, ikincisi de aşurede tatlı…

Aşure paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin ve sevginin ifadesi, bolluk ve bereketin simgesi…

Aşurenin bu mecazî anlamı toplumumuz için bugün her zamankinden daha fazla önem taşımakta… Bilindiği üzere Hz. Nuh'un gemisinde her canlıdan bir çift vardır. Bunların her biri ötekinden farklılığını ortaya koyarak asgari müşterekte birlikteliğe ve bütüne katkı sağlayarak tufandan kurtulur; tıpkı aşure aşında bir araya gelen farklı bakliyat, meyve, tatlı ve tuzluların farklılıklarının aynı vasata-ortak tada katkı sağlamaları gibi…

Farklılıklarıyla “ortak ideal ve istikbal lezzeti”ne katkı sağlayıp bir çeşni kattığımızda ve farklılıkları bir kültürel zenginlik olarak gördüğümüzde; bakliyatın “heterojen”liğinden aşure aşının “homojen”liğine bin yıldır katkı sağlayan, insanlığın farklı tecrübelerini, geleneklerini, değer ve anlayışlarını bağrında barındıran ve bunları nesilden nesile taşıyan milletimizin bu kültürel zenginliğini hiçbir oyun bozamayacaktır.

Ancak eğer, nasıl ki fasulye aşuredeyken diriliğini korumaya devam etmek için direnir de, pişmemekte inat ederse aşure içinde sırıtır, lezzet çatışmasına sebep olursa, farklılıkların birbirini itmesi de barış içinde birlikte yaşamaya engel olacaktır.

Milletimiz, asırlardır sürdürdüğü gelenekle bugün de; “farklılıkların ahenk içindeki ortak tada katkı sağlamaları”, “birlik” gibi kültürümüzün özünde hep var olan güzellikleri devam ettirme bilinci ile “Buğday, pirinç, su, şeker, fasulye, nohut, badem, ceviz, fındık, üzüm, kayısı, incir, karanfil, zencefil” gibi birbirinden farklı tatları aynı kazanda kaynatıp, Muhammedî muhabbetten birkaç damla gülsuyu katarak aşure aşı yapmaya, birlikte yaşamanın sembolünü tadarken muhabbeti paylaşmaya devam etmektedir.

Muharrem: Hüseyn-i Kerbela'yı Elvan Eden Gün

Yıllardan 680, aylardan Muharrem...

“Yıllar geçiyor ki ya Muhammed, Aylar bize hep muharrem oldu!

Akşam ne güneşli bir geceydi, Eyvah o da leyl-i matem oldu.”

Mehmet Akif doksan sene önce yazdığı, “Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi” isimli şiirine bu beyitler ile başlar.

Alvarlı Efe Hazretleri de:

“Bu gün mah-ı Muharremdir, muhibb-i hanedan ağlar.

Bu gün eyyam-ı matemdir, bu gün ab-ı revan ağlar.

Hüseyn-i Kerbela'yı elvan eden gündür.

Bu gün Arş-ı muazzamda olan ali divan ağlar..” diyerek hüznünü ifade eder.

Muharrem... hüzün gecesi… Kerbela… Hz. Hüseyin'in şehadeti… Onun siyasî ihtiraslar uğruna acımasızca şehit edilmesi, peygamberimizi ve onun ehl-i beytini seven müminleri derinden yaralamış, mümin kalpler yanmış, asırlar geçse de bu yangın ve gözyaşları dinmemiştir…

Fırat'ın yanı başında... Suyun akış sesini duyup dururken... Kuşatılmışlık içinde susuzluk çeken mazlum bir kafile...

Hazret-i Hüseyin… Hazret-i Ali ile Hz. Fatıma'nın küçük oğlu; Rasulullah (s.a.s.) Efendimiz'in sevgili torunu... Peygamberimiz'in, ağabeyi Hasan'la beraber dünyanın iki çiçeği, ahirette de, “cennet çocuklarının efendileri” diye övdüğü (Buharî, “Menakıb”, 22) ve “Allah'ım, ben onları seviyorum, Sen de sev!” diye haklarında dua ettiği, (Tirmizî, “Menakıb”, 31) adını bizzat kendisinin koyduğu ciğerparesi…

Ve yakınları... Kadınlar, çocuklar... Bir şiddet günü ki, asırlardır yürek kanatır. Aylar ve yıllar geçtikçe daha çok yaktı bağırları Hz. Hüseyin'in aşkı… Çocuklara, ona olan sevgiyle Hüseyin adı verildi. Hattatlar onu yazdı, kalem ağladı, mürekkep ağladı. Nakkaşlar yazılanları renklerle taçlandırdılar. Fırça ağladı, renk ağladı. Ve onun kan damlalarıyla sulanan topraklarda insanlar mekan tutmaya başladılar. Çöller hayat buldu, Hüseyin aşkıyla yeşillendi, imar oldu. Çöl ile birlikte gönüllerdeki sevgi de çoğaldı ve Kerbela önce bir kasaba, sonra Hüseyin sevgisiyle ruh ve kültür oldu. O aşk ki, Kerbela'nın taşına, tuğlasına şekil verdi, kubbesine, yapısına estetik oldu. Meşhedü'l-Hüseyn'e Mimar Sinan'ın usta çizgileri ve Matrakçı Nasuh'un bakışı yansıdı... Camisini, Sultan III. Murat'ın valisi Ali Paşa yaptırdı, türbesini Necip Paşa eliyle Sultan Abdülmecid onarttı. “Hadikatü's-Suada” adıyla kitabını Fuzulî yazdı, ağıtını Kazım Paşa…

“Düştü Hüseyn atından sahra–yı Kerbela'ya Cibrîl var haber ver Sultan-ı Enbiyaya.”(Cebrail! Var Nebiler sultanına tez haber ulaştır ki, Hüseyin atından düştü, bedeni Kerbela toprağına bulandı.)

Hz. Hüseyin şehit oldu… Onun şehadetini anlatan, bu hüznü dile getiren, ehl-i beyt sevgisi ile dolu gönüllerden süzülüp gelen duyguların kağıda dökülmüş manzumeleri olan, “Maktelü'l-Hüseyin”adında nice mersiyeler yazıldı. Gözyaşını kullar döktü ve kumlar kuruttu...

Yaşanmış ve geri dönüşü olamayan bu müessif hadiseyi yeniden düşünmek gerek… Muharremi yeniden anlamak ve anlamlandırmak gerek…


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
@

NİYET HAYIR AKIBET HAYIR


Hava Nasıl Olacak
Takvim
Üyelik Girişi